30 Ekim 2015
Yerel Yönetimler, Ön İktidarlar..
Partilerin, belediye başkan adaylarını tespit ederken, yerel siyasi ve sosyal dinamikleri göz önünde tutmalarının yanında, adayın birlikte çalışacağı ekibini de mutlaka değerlendirmeye almaları gerektiğini vurgulamıştık. Aksi takdirde, şehirlerin kaderi, kendisini seçilmiş padişah sanan bir kişinin iki dudağı arasında oluyor. Eğer bu kişinin çok özel yetileri yok ise, yandı gülüm keten helva. Başkanlık dönemi, hem partisi ve kendisi ve hem de şehirlerde yaşayan yüz binlerce kişi için hüsranla sonuçlanıyor. Günlük çıkarcı politikalar ile gelecek kaybediliyor. Diyeceksiniz ki, kendisi de seçilmiş padişah olan parti başkanı bu demokratik ve uygar değerlendirmeyi yapabilir mi? Bence yapar, çünkü kendisinin güçlü varlığının devam etmesi, bir ölçüde partili belediye başkanlarının başarısına da bağlı.
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA...Belediye başkanı seçilen aday, ayların gece gündüz propaganda yorgunluğunu atamadan, bu kez de binlerce vatandaşın tebrik ve talep baskınına uğruyor. Seçim sürecinde aylardır koşturan ne kadar yerel partili varsa, hepsi belediyede bir yöneticilik bir görev yarışına giriyorlar. Görev alamayanlar, bin bir suçlama ile kırılarak ayrılırken, görev alanlar ise tek söz sahibi olan başkanın iki dudağının arasından çıkacak kelimeye biat eder duruma geliyorlar. İlk 2-3 ay böyle geçiyor ve başkan bu sürenin sonunda, baktığını görmez, duyduğunu işitmez duruma geliyor. Oy belasına la havle çekilerek ufak ufak vatandaşlara uyarılar da başlıyor. Bu kez de vatandaş kırgınlığı başlıyor. Tek adam olan başkan ise, kendisine sürekli padişahım çok yaşa diyen ve kendi akrabalarından oluşan bir kadro oluşturuyor. Neresinden bakarsanız bakın 1 yıla yakın bir o şehrin tarihinde kayıp yıl olarak geride bırakılıyor, kalan 4 yılda da durum idare ediliyor.
VİZYONER KADROLAR DİSKALİFİYE EDİLİYORBu arada hasbelkader başkanın yanında olmayı başaran vizyoner konusunda uzman kadrolar, yerel siyasi kurt politikacılar tarafından zaten devre dışı bırakılmış oluyor. Şehirde bulunan akademisyenler, iş adamları ve meslek kuruluşları ve kanaat önderleri ise uzun uğraşlardan sonra başkandan kısa bir randevu alıp, şehrin bu gününe ve geleceğine yönelik önerilerini nezaket toplantılarında başkana sunuyorlar. Basına poz veriliyor. Sonra yine evli evine köylü köyüne dönüyor. Başkanın çevresi yerel politikacılardan oluşan yönetim kadrosu ile çevreleniyor. Park, bahçe, yol ve bina yapmasını büyük başarı olarak gösteren bilboardlara afişlere trilyonlar harcanıyor. Yakın çevre başkana siz en büyüksünüz diyor. Hem parti hem başkan hem de şehir kaybediyor.
İŞ ADAMLARI BU YANLIŞ DÖNGÜNÜN NERESİNDE?Peki bunda tek suçlu vizyonu olmayan başkanlar ve onları atayan parti yönetimleri mi? Hayır. Kurumlarında binlerce kişi istihdam eden, devletin bekasını vergileri ile sağlayan başarılı iş adamlarının oluşturduğu, 5 yıldızlı otellerin ve ana bulvarların dışına çıkamayan başarısız STK lar ve derneklerin de bu yanlış yönetimlerde payı var. Toplum desteği sağlamadıkları için, en önemli projelerini dahi nezaket ziyaretlerinde anlatmak zorunda kalıyorlar. Oysa, iş adamları ve oluşturdukları STK ların, o şehrin belediye başkanının belirlenmesinde söz sahibi olan faktörlerden birisi olmalı. Varlığını sosyal etkinliklere ve konuşmacılar davet etmeye bağlayan iş adamları derneklerini, belediye başkanları da dikkate almıyor. Bu bir döngü olarak devam edip gidiyor. Haftaya da çoğu politize olmuş ve varlıklarına aykırı olarak bırakın toplumu kendi meslek mensuplarının bile tam desteğini alamamış meslek odaları ve diğer STK ların da bu süreçteki payını yazacağız. Yani kısaca derin sularda yüzmeye devam diyoruz...
=========================================
23 Ekim 2015
Parti Başkanlarına Açık Mektup
Biz hayvan hakları savaşçıları, ne yazık ki hayvanlarımızı korumak için her biri, teşbihte hata olmaz, "yerel seçilmiş padişahlık" olan belediyeler ile çalışmak zorunda kalırız. Çünkü, yasa hayvanlara ilişkin konuda en önemli görevleri belediyelere vermiştir. Partiler de tamamen yerel siyasi dinamikleri ve tabii ki "kendi adamı" yaklaşımı ile belediye başkan adaylarını belirlerler. Bilmezler ki, yerel yönetimler, özellikle iktidara aday partiler için "1. aşama deneme sınavıdır". Belediyeler partilerin kendilerini gösterecekleri "ön iktidarlardır". Bu sınavı veren partiler iktidara gelir ya da iktidar ömrünü uzatırlar. Bu bağlamda, geçen hafta Adana'ya gelen CHP nin değerli Genel Başkanı Sn Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Adana İş Dünyası" ile olan toplantısına katıldığımda, eğer soru sorulma hakkı olsaydı, bunu bizzat dile getirecektim. Ama zaman darlığı ile biz sadece kendisini ve bazı yerel iş dünyası temsilcilerini dinledik ve toplantı bitti. Bu nedenle, orada dile getiremediğim ve diğer tüm parti başkanlarına da yöneltmek istediğim talebimi buradan yazıyorum, umarım ulaşır.
BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI İÇİN KRİTER ÖNERİLERİÜlkemizde, yıllardır iktidarlar muhalefeti, muhalefet de iktidarı suçlar durur. Hele muhalefetin suçlamaları o kadar keskin ve çoğu kez de doğrudur ki, sanırsınız ki seçimleri muhalefet en büyük oy oranı ile kazanacak. Ama sonra bir bakarsınız, seçim sonuçları yine hüsran olmuş. Niçin biliyor musunuz? Çünkü, vatandaş lafa, değil, partiler için ön iktidarlar olan belediyelerin çalışmalarına bakarlar. Parti gökten yıldızları vaadeder, vatandaş belediyeye bakar, gökten yıldızlar iniyor mu inmiyor mu. Parti, iktidarı yolsuzluk ile yetim hakkını yemek ile suçlar, vatandaş o partinin belediyesine bakar, yolsuzluk var mı yanlış uygulamalar var mı diye. Parti söylemlerinin pratikteki uygulamalarıdır belediyeler. Bunu göremeyen, siyasi ilişkiler ve çıkarlar ile, yerel siyasi dinamikler ile belediye başkan adayı belirleyen partiler ise her seçimde yenilen pehlivan olur, hemen bir sonraki seçime hazırlanmaya başlarlar. Yerel yönetimleri güçlendirmek akıllarına bile gelmez.
AYİNESİ BELEDİYEDİR İKTİDARA ADAY BİR PARTİNİN.Tıpkı, "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünde olduğu gibi, partilerin de ayinesi belediyelerdir. Peki ne yapmalı partiler belediye başkan adaylarını belirlerken? Çok şey var yapılacak, hem siyasi, hem ahlaki ve hem de evrensel doğrular açısından. Bir şehrin kaderinin teslim edildiği kişi, sadece birey olarak değil, mutlaka ekibi ile partisine baş vurmalı, parti genel merkezi de onu ekibi ile değerlendirmelidir. O zaman belediye başkanları seçildikleri gün "seçilmiş padişah" konumunda tek söz sahibi olmazlar. Oysa şimdiki durum böyle. Yakın çevrelerinde, onlardaki bu güçten dolayı yanlışlarını bile onaylayan yöneticileri vardır. Başkanlar çoğunlukla, yakın çevrelerinde her icraatlarını onaylayacak kendilerine biat eden yerel siyasiler bulundurur onlara görevler verirler. 5 yılın beyliği beylik felsefesi ile koca bir şehri yönetirler, daha doğrusu yönetemezler. Bir belediye başkanının yanında elbette yerel siyasi dinamikleri bilen yerel yöneticiler olacak ama şehrin kaderini belirleyecek ana kadroda, vizyoner dünya vatandaşı olan her biri kendi alanında uzman kişilerin bulunması, bizzat genel merkezin emri ve talebi ile sağlanacak. Genel merkez bir kişiyi aday yaparken, tüm ekibini ve projelerini birlikte aday yapacak ki seçilen başkan tek muktedir olmasın, bir şehrin kaderi tek bir kişiye teslim edilmesin. Haftaya belediyeler konusuna devam edeceğiz sevgili dostlar, hayvanlar dolayısı ile yurt çapında 200 den fazla il ilçe belediyesini bizzat ziyaret etmiş ve hala iletişimde olan bir vatandaş olarak.