1991'den Bugüne

DOSYA: HAYVAN DENEYLERİ

Bu mücadeleler arasında doğrudan eylemlere girişen gruplar da yok değil. Üniversite laboratuvarlarının bombalanması, tehdit edilmesi, deney hayvanlarının serbest bırakıldığı laboratuvar baskınlarının düzenlenmesi gibi eylemler bunlar arasında. Bu eylemcilerin başarıya ulaşma olasılıkları şimdilik düşük görünüyor. Ne var ki konunun tıp dünyasında tartışılması gereği giderek daha fazla hissediliyor.

Bu dosyanın amacı da bu tartışmayı, yani hayvan deneylerinin tıp araştırmaları için kaçınılmaz olduğunu düşünenlerle, bu uygulamadan bütünüyle vazgeçilmesi gerektiğini düşünenler arasındaki tartışmayı anımsatmak ve gelebilecek katkılarla sürdürmek.
Hayvan deneylerinin boyutları
Tıpta hayvanlar başlıca iki amaç için kullanılıyor:Eğitim ve araştırmalar. Hepimiz fakültenin ilk yıllarındaki temel bilimler pratiklerinde izlediğimiz yada bizzat uyguladığımız kurbağa deneylerini hatırlarız. Tıbbi fizik, fizyoloji, biofizik, biyoloji gibi bilim dalları, öğrenci eğitiminde hayvan kullanmaya devam ediyorlar. Eğitimde daha çok kurbağa ve tavşan kullanılıyor. Araştırmalarda ise fare, köpek ve kedi de kullanılabiliyor. Yine ağırlıklı olarak temel bilimler, ama bir ölçüde de farmakoloji ve bazı klinik bilimler hayvan deneylerinin sıklıkla yapıldığı bölümler olmayı sürdürüyorlar. Özellikle bazı cerrahi bilimlerde tezlerin sıklıkla hayvan deneylerinden seçildiği gözleniyor.
Pekçoğumuz için hayvanlar üzerinde yapılan deney ve eğitim çalışmaları rahatsızlık verici olsa da yapılması zorunlu uygulamalardır. Birçoğumuz ise meslek yaşantımızda kullanmadığımızdan bu konuyu fazla düşünmeyiz. Oysa araştırmalarda hayvanların kullanılması tıp içindeki en özgün etik sorunlardan birini oluşturuyor. Herşeyden önce insanın da diğer hayvanlarla eşit bir canlı türü olduğunu düşünenler bir türün çıkarları için diğer türlerin "kullanılmasını" kabul edemiyorlar.
Konunun en çok tartışıldığı ülkelerden biri olan ABD'de yılda 50.000 kedi, 61.000 maymun, 180.000 köpek, 554.000 tavşan ve milyonlarca farenin deneylerde kullanıldığı belirtiliyor. Yapılan karşıt eylemler bu deneylerde hayvanlara yapılan "işkence" uygulamalarının sayısını büyük ölçüde azaltmış durumda. Artık hayvanlara acı çektirecek uygulamaların yapılması yasak. Ancak elbette denetlendiği oranda. Çünkü bu yasaklar uygulanmaya başlayana dek kozmetik ve yiyecek sanayiinde yapılan deneylerin korkunçluğunu anlatmak bile zor. Ancak işin ilginç yanı bugün kabul edilmeyen bu "vahşi" uygulamaların da aynı tıbbi deneylerde olduğu gibi "insanların zarar görmesini engelleme ve iyiliği için" yapılıyor olması. Yani köpeklerin ileri derecede radyasyona bulanmış yiyeceklerle beslenmeleri ve ölüm şekillerinin araştırılması ile tavşanların rimellerle kör edilmeleri (yani kör edecek miktarı bulma çalışmaları) benzeri amaç çizgisinde bulunuyor sayılmaz mı? Belki de asıl sorun insan yararı, bilim, ilerleme gibi sözcüklerde yatıyor.
Vazgeçmek mümkün mü?
Tıp alanında yapılan hayvan deneylerinden vazgeçemememizin en önemli nedenini bugüne kadar olan deneyimlerimiz oluşturuyor. Fizyolojiyle ilgili pek çok bilgiyi hayvan deneylerine borçluyuz. Üstelik bu bilgilerimizin daha çok artması için bir sınır varmış gibi görünmüyor. Fizyolojik mekanizmaların daha iyi anlaşılması da elbette bazı hastalıkların etyolojilerinin ortaya çıkmasında, ya da yeni tedavi yöntemlerinin bulunmasında rol oynuyor. Ancak tüm bunlardan vazgeçilse bile bilimin en temel çıkış noktası, yani merak var. Hayvan deneylerine karşı çıkanların gerekçelerinin başında ise hayvanların da insanlar kadar değerli ve yaşam hakkına sahip oldukları düşüncesi geliyor. Gerçekten de "laboratuvar hayvanı" olarak sınıflandırdığımız pek çok canlı türü, doğada kendine ait bir ortam içinde, doğanın bir parçası olarak yaşamını ve türünü sürdürme hakkına sahip değil midir?(Bazı hayvanlar laboratuarda doğar ve ölürler, bundan haberdar olmadan.)İnsanın bazı hayvanların bu hakka sahip olmadığını öne sürme yetkisini, yani doğa üzerinde tahakküm kurma becerisini kullanma yetkisini nereden aldığını sormamalı mıyız? Kaldı ki tüm bunlar bir başka kışkırtıcı soruyu akla getiriyor:"Tıp, insanlar üzerinde yapılan deneylerden de çok şey öğrenmedi mi?" Bu sorunun yanıtını biliyoruz. Bazı soruları uç noktalara götürmek rahatsız edici de olsa, bir sonraki adımlar ancak böyle atılabiliyor.
Ülkemiz özelindeki en önemli sorun ise yapılan hayvan deneylerinin ne kadarının özgün olduğu, yani yapılmasının bilime gerçekten ne kadar katkı yaptığı. En azından yapılan hayvan deneylerinin de tüm diğer bilimsel araştırmalar kadar özgün olduğunu söyleyebiliriz ki, o zaman ciddi miktarda çok hayvan gereksiz yere öldürülüyor demektir. Göze çarpan ilginç noktalardan biri de hayvan deneylerinin diğer klinik çalışmalardan daha üst bir noktada, daha bilimselmiş gibi görünmesi. Bu imaj, bazen hiç bir önemli soruya dayanmayan, tümüyle gereksiz araştırmaların yapılmasına neden olabiliyor...
Bu dosyayı okurken aklınızda şöyle bir soru belirmiş olabilir:"İnsanlar üzerinde yapılan araştırmalarda ne kadar etik kurallar düşünülüyor ki, hayvan deneylerinde düşünülsün?" Bu kaygıya karşılık belki bir soruyla yanıt verilebilir:"Kendimizi sorgulamak için bir yerden başlamamız gerekmiyor mu?"
*
HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ'nden (15 Ekim 1978)
Madde 1: Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğar ve aynı var olma hakkına sahiptir.
Madde 8: Hayvanlara fizik ya da psikolojik acı çektiren deneyler yapmak, hayvan haklarına aykırıdır; tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki hertürlü deneyler için durum böyledir. Bunun yerine başka bir şey koyma tekniklerinden yararlanılmalı ve bu teknikler geliştirilmelidir.
Madde 11: Zorunlu olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış, bir "biocide", yani yaşama karşı suçtur.
(Kaynak:Hayvan Hakları, Prof. Dr. İsmet Sungurbey, İstanbul, 1992)
"Hayvan öldürmeden insan öldürmeğe sadece bir adım vardır; dolayısıyla hayvana işkence etmekle insana işkence etmek arası da bir adımdır."
Tolstoy
*
"Beni denetleyecek bir etik kurul olması gerekir"
Doç Dr. Ertan Yurdakoş (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi):
Fizyolojide eğitim amaçlı olarak hayvan deneyleri kullanıyorsunuz, değil mi?
* Kas fizyolojisi, sinir fizyolojisi, solunum ve dolaşım regülasyonlarını göstermek için kurbağa ve tavşan kullanıyoruz.
Eskiden kedi de kullanılıyordu sanırım.
* Artık kullanılmıyor.
Sizin öğrenci pratiklerinizde kaç hayvan kullanılıyor yaklaşık olarak?
* Bir eğitim yılında 150'ye yakın kurbağa ve 8-9 tavşan kullanılıyor.
Eğitimde hayvanlar kullanılmak zorunda mı?
* Demonstrasyon amaçlı hayvan kullanılmasında ekonomi yapılabilir. Bir kez deney yapılıp videoya çekilebilir ve bu kullanılarak hayvan harcanması minimuma indirilebilir. Ya da yurtdışından kaset getirilebilir. Öğrenci kendisi yaptığı, hissettiği, örneğin kimografta kas eğrisini kendisi çizdirdiği zaman daha iyi öğrenir diyenler var. Ama ben buna katılmıyorum. Burada görsel hafızayla öğrenilir çünkü. Örneğin kan almayı insan seyrederek öğrenemez belki, ama burada her seferinde hayvan kullanılmasını ben lüks görüyorum. Bizim bu yönde 3-4 yıl önce alınmış bir kürsü kararımız var, ancak para sorunu çözülemedi, önce bir video alınması gerekiyor çünkü.
Bilimsel araştırmalarınızda hayvanlar ne ölçüde kullanılıyor?
* Bilimsel araştırmalarda daha çok fare ve tavşan kullanılır. Kedi, köpek artık çok az kullanılıyor. Bizde araştırmalarda genellikle hayvan deneyleri kullanılıyor.
Siz bu deneylerin zorunlu olduğuna inanıyor musunuz?
* Hayvan deneyleri gereklidir. Bunun alternatifi olarak hücre ve doku kültürleri gösterilebilir ama hücre-doku kültürlerini yapmak için de hayvanlar kullanılıyor. Ancak tekrar çalışmalarının, özgün olmayan çalışmaların denetlenip hayvan kullanımının minimumda tutulması gerekiyor. Bunun için ben çalışmaya başlamadan önce beni denetleyecek, benim üstümde, anabilim dalının üstünde bağımsız olarak işleyen bir etik kurul olması gerekir.
Bu konudaki etik kurallara uyuluyor mu peki, hayvanlara acı çektirmemek için?
* O tamamen senin vicdanına kalmış, İngiltere'de örneğin hayvan deneyleri yapabilmek için senin kraliçe onaylı lisans alman lazım. Bu lisans senin ne üzerine çalıştığına bakılarak veriliyor. Ayrıca müfettişler var. Bunlar sen deney yaparken laboratuvara gelip denetim yapıyor. O sırada örneğin çalıştığın hayvanlar uyanıksa lisansın, hatta ekip lisansı iptal ediliyor. Hayvanların ideal koşullarda tutulması denetleniyor. Hayvanlıklar kapatılabiliyor bu yüzden. Türkiye'de böyle bir denetim mekanizması kurulur mu?Kurulsa ne olur, çalışır mı?.. Bilemiyorum.
*
Araştırma ve eğitimde deney hayvanlarının kullanılmasında izlenen etik ilkeler
Doç. Dr. Berrak Çağlayan Yeğen* / Vet. Hekim Dilek Özbeyli*
Avrupa Topluluğu'nun 1985'te aldığı bir kararla bilimsel çalışmalarda canlı hayvanların kullanılmasında uyulması gereken bazı kurallar belirlenmiştir. Buna göre, "hayvanların ağrı, rahatsızlık, ızdırap veya fiziksel zarar görebileceği bir deney için kullanılamayacağı" karara bağlanmıştır. Bu karara göre, ancak şu amaçların bir veya birkaçının geçerli olması durumunda hayvanlar üzerinde deney yapılabilir:1- İnsanda normal fizyolojik mekanizmaların araştırılması, 2- İnsanları hastalıklardan koruma ile hastalıkların tanı ve tedavisini geliştirme yöntemlerinin araştırılması, 3- Çevrenin korunması, 4- Bilimsel araştırma, 5- Eğitim-öğretim, 6- Adli soruşturma (toksikolojik araştırma).
Bu ilkeleri araştırmacılarımıza duyurmak ve araştırmacıların hayvan kullanımını etik kurallar çerçevesinde yapmalarını sağlamak amacıyla tıp fakülteleri içinde ilk kez Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Deney Hayvanı Etik Kurulu kurulmuştur (6 Haziran 1996). M.Ü. Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Etik Kurulu, uluslararası kabul gören Guide for the Care and Use of Laboratory Animals (1996) ile belirlenen kuralları araştırmacılara duyurmakta ve araştırma protokollerinin bu kurallara uygunluğunu kontrol etmektedir.
Deney hayvanı kullanımında uyulması beklenen temel ilkeler: Araştırmada deney hayvanı kullanımı
Araştırma planlanırken, araştırmacı öncelikle hayvan gerektirmeyen metodları (doku kültürü vs.)hayvan kullanımı yerine koymayı düşünmelidir. Hayvan kullanımı yerine uygun bir alternatif bulunamıyorsa, araştırmada deney hayvanı etik kurallar doğrultusunda kullanılmalıdır. Deney hayvanı olarak en az kompleks tür kullanılmaya çalışılmalıdır. Çalışma protokolü hayvan sayısını en aza indirecek şekilde olmalı ve kullanılacak olan dişi ve erkek sayısı mümkünse (çalışmanın gereği değilse)eşit olmalıdır.
Araştırmada kullanılacak en uygun deney hayvanını seçmenin 4 basamağı tanımlanmıştır. Bunlar:
1- Detaylı bir literatür taraması yaparak daha önce yapılmış çalışmalarda kullanılan hayvanları öğrenmek, 2- Eldeki mevcut imkanlarla karşılaştırmak üzere, çalışmada gerekli olacak malzeme ve teknik donanımı yazılı liste haline getirmek, 3- Tüm deneysel işlemleri sıralayan ikinci bir liste oluşturmak, 4- Seçilen deney hayvanının uygunluğunu denetlemek üzere bir pilot çalışma yapmaktır.
Deney hayvanlarının araştırma sırasında maruz kalacağı ağrı ya da rahatsızlığın maksimum süresi ve sıklığı belirlenmeli ve bu kriterler tanımlanmalıdır. Hayvanlar gereksiz ağrı ve strese maruz bırakılmamalı, hayvanların güvenliği sağlanmalı, maliyet ve kolaylık hiçbir zaman hayvanın fiziksel ve zihinsel sağlığından önemli olmamalıdır. Araştırmacılar aşağıdaki durumlarda özellikle çok dikkatli olmalıdırlar:
a- Pre/post operatif ağrı kesici ilaçların verilmeyeceği deneyler, b- Ağrı duyusunun giderilmediği (paralizi veya immobilizasyon stresi gibi) deneyler, c- Elektrik şoku uygulaması, d- Ağrı veya stres ile ilgili deneyler, e- Hayvanın fizyolojik beslenme koşullarına uymayan (su ve besin verilmemesi gibi) deneyler.
Cerrahi yöntemlerin uygulanmasında ağrıyı önlemek için yeterli genel ya da bölgesel anestezi uygulanmalıdır. Mide içeriğinin aspirasyonunu önlemek üzere anestezi öncesi hayvanlar uygun şekilde aç bırakılmalıdır. Mide boşalma süresi türden türe değiştiği için, açlık süresi kullanılan türe göre belirlenmelidir. Çalışmada deney hayvanlarının anesteziden uyanması bekleniyorsa, enfeksiyonu önleyecek aseptik koşullar sağlanmalıdır. Cerrahi sonrası analjezi ve yara iyileşmesinin uygun olmasını sağlayacak postoperatif bakım verilmelidir. Araştırmanın amacı, cerrahi bir yöntemin sonucu gelişen ağrı ya da rahatsızlığı belirlemek ise, ağrı kesiciler kullanılamayacağından, araştırmacı deneyin sonlanması gereken noktayı, ya da ötanaziye karar verilecek durumu iyi belirlemelidir. Ağrı duyumunun bozulduğu (özellikle analjezi, anestezi veya başka farmakolojik aktif maddelerden sonra) durumlarda deney hayvanı kaza ve kendini yaralama olaylarına karşı korunmalıdır.
İlaçlara psikolojik ve fizyolojik bağımlılığı konu alan çalışmalarda yoksunluk sendromunu azaltmak ya da önlemek için önlem alınmalıdır. Travma içeren yöntemlerin (yanık, kırık, sıyrık gibi) anestezisiz uygulanması kabul edilemez.
Nöromuskuler blokaj yapan ajanlar duyu kaybı oluşturmadan paralizi yaptıkları için ancak anesteziklerle birlikte kullanılabilirler, anestezik madde yerine kullanılamazlar. Motor paralizi anestezi derinliğini değerlendirmede zorluk oluşturacağı için, deneyimli personel ve uygun teknik donanım deney boyunca fizyolojik bulguları değerlendirmek ve hayvanın anestezide kaldığından emin olmak için mevcut olmalıdır.
Uzun süreli fiziksel kısıtlama, ancak alternatif işlemler yetersiz olduğunda uygulanmalıdır. Kısıtlama uygulamasının minimum derecede ve minimum sürede olmasına dikkat edilmelidir.
Hayvanların aç bırakılmalarının gerekli olduğu uzun süreli çalışmalarda vücut ağırlığındaki azalma, deney öncesi ağırlığın %20'sinden ya da uygun kontrol hayvanlarının ortalama ağırlığınının % 20'sinden fazla olmamalıdır. Gıda kısıtlamalarında metabolik ve fiziksel yan etkilerin (ülser, kırık, enfeksiyon)hangi aşamasında deneyin sonlandırılacağı iyi belirlenmiş olmalıdır.
Su kısıtlaması, çalışmanın amacı susuzluk mekanizmalarını araştırmak ise ya da anesteziden önce güvenlik amacıyla gerekli ise yapılabilir, bunun dışında su kısıtlaması yapılmamalıdır. Başka işlemlerle birlikte su kısıtlaması da yapılıyorsa, susuzluğun hayvanın fizyolojik ve metabolik durumunu gıda kısıtlamasından çok daha fazla etkileyeceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Deney hayvanının öldürülme metodu, "acı çekme"nin fiziksel ve psikolojik olarak minimuna indirildiğini garanti etmelidir.
a- Deney hayvanının öldürülmesinin gerektiği durumlarda, deney hayvanlarının acı çekmeden öldürülmesi için kabul edilmiş kurallar uygulanmalıdır. b- Deney hayvanı herhangi bir nedenle, çalışmanın amacı dışında, önlenemeyen, şiddetli, ani ya da devamlı ağrı, huzursuzluk veya kısıtlılıktan dolayı acı çekerse, araştırmacı tarafından hemen ötanazi uygulanmalıdır. Burada hayvanın bilincini hızla yitirmesini sağlayacak metodlar uygulanır. c- Protokolünde hayvanın öldürülmesinin kaçınılmaz olduğu çalışmalarda gereksiz acı çekmeyi önlemek amacı ile ötanazinin uygulanması gereken "kabul edilebilir son nokta"yı belirlemek için her türlü gayret gösterilmelidir. d- Ölüm kriterleri ispatlanmadan hayvan atılmamalıdır. e- Ötanaziden sonra, hayvan organ ve dokuları araştırmacılar arasında paylaşılarak hayvan kullanımı azaltılmalıdır.
Eğitimde hayvan kullanımı
Deney hayvanı kullanmak yerine video ve film gibi eğitsel araçlar canlı deney hayvanı yerine konulmalıdır. Deney hayvanlarında ilk kez çalışacak öğrenci ya da araştırmacılar anestezi ile hayvan cerrahi teknikleri hakkında kısa bir eğitim almadan invazif yöntemler yapmamalıdır.
Gizlilik
Deney hayvanları ile yapılan araştırmalar halka basın ya da TVgibi kitle iletişim araçları ile sergilenmemelidir.
* Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Deneysel Araşt. ve Hayvan Lab.
*
HAYVAN DENEYLERİNİN YERİNE KULLANILABİLECEK TEKNİKLER:
Çok az deney türü dışında hayvan deneyleri yerine alternatif teknikler kullanılabilir. Bu yöntemler hala bilimsel araştırmalar için ikincil yol gibi görünmesine rağmen, yapılan onbinlerce testte milyonlarca hayvanın kullanımı engellenebilmiştir:
Bakteri kültürleri

En eski ve en önemli alternatiflerden biridir. Yöntemi geliştiren Bruce Ames'in adıyla anılan Ames testinde, antibiyotik deneylerinde sınanacak ilacın karıştırıldığı ortamda yetiştirilen fare tifüsü bakterisi kültürü kullanılır. Bu yöntem 20 yıldır tavşanların yerine başarıyla kullanılmakta ve geliştirilmektedir.

Hücre ve doku kültürü
İlaç deneylerinde kullanılır. Bir farenin karaciğerinden üretilen doku kültürünün 500 farenin yerine kullanıldığı bilinmektedir. Analjeziklerin denenmesinde beyin ve sinir hücreleri, diüretiklerin denenmesinde böbrek hücreleri kullanılabilir.
Fiziksel - kimyasal testler
Eskiden insülin üretimindeki testlerde bir üretim serisinde 800 fare öldürülürken, şimdi fiziksel-kimyasal modeller kullanılmaktadır.
Veri bankaları
Dünya çapında yapılan binlerce deney, veriler saklanmadığı için boş yere yapılmaktadır. Çalışmaların gereksiz yere tekrarını önlemek için pekçok merkez bilgileri depolayarak kullanıcılara sunmaktadır. Örneğin Almanya'daki Salem enstitüsünde 12000 deneyin sonuçları arşivlenmiştir.
Bilgisayar
Bilgisayar Destekli Moleküler Modelleme yoluyla bazı ilaç firmaları ilaç etkinliğini tasarım yoluyla denetliyor. Bu deneyler istenildiği kadar tekrarlanabilir, pekçok değişik seçenek tasarlanabilir.
Görsel - işitsel medyalar
Eğitimde hayvan kullanımı yerine yapılan tek bir deneyin görsel-işitsel medyalar yoluyla izlettirilmesi yaygınlaştırılıyor. Bu yöntemin hayvanların kurtarılmasının yanısıra görüntülerin tekrar tekrar izlettirilmesi, yakınlaştırılıp ya da yavaşlatılıp izlenebilmesi, çeşitli montajlar yapılabilmesi gibi avantajları da bulunuyor.
Tavuk yumurtası testi
Döllenmiş ama sinir dokusu gelişmemiş yumurtalarda kimyasal maddelerin zararlı etkileri deneniyor. Örneğin Toni Lindl tarafından geliştirilen bir yöntemle dölenmiş yumurtalardan kalp kası hücre kültürü geliştirilmiştir.
[Nature dergisinden (Temmuz 1987) alınmıştır.]

cross